Karanlıktan,yüksekten veya terk edilmekten neden bu kadar korktuğunuzu mantığınızla açıklayamıyor musunuz?
Belki de açıklayamazsınız, çünkü o korku size ait değil.Yıllarca bize DNA'mızın değişmez bir kader olduğu öğretildi. Ancak modern Epigenetik bilimi, bu kuralı yıktı. Genetik kodunuz değişmese bile, yaşadığınız travmaların genler üzerindeki "Açık/Kapalı" anahtarlarını değiştirebildiği kanıtlandı.
Kanıt: Kiraz Çiçeği Deneyi
Bilim insanları farelere kiraz çiçeği koklattı ve aynı anda elektrik şoku verdi.Fareler bu kokudan korkmayı öğrendi. İnanılmaz olan şuydu: Bu farelerin yavruları ve torunları, elektrik şokunu hiç görmemelerine rağmen kiraz çiçeği kokusunu aldıkları an dehşet içinde titremeye başladılar.Erkek farenin travması,spermindeki DNA anahtarlarını değiştirmiş ve "Bu koku ölümcül, kaç!" bilgisini 3 nesil sonraya aktarmıştı.
Senin Başlamadığın Bir Savaşın Gazisisin
Aynı mekanizma insanlarda da geçerli.
Büyükannenizin kıtlık yıllarında yaşadığı açlık korkusu, bugün sizin "asla doymama" hissiniz veya obezite yatkınlığınız olabilir.
Dedenizin savaşta yaşadığı ölüm korkusu, bugün sizin sebepsiz anksiyeteniz olabilir.
Biyolojik olarak hepimiz, atalarımızın hayatta kalma derslerini taşıyan birer "anı koleksiyoncusuyuz".
Zinciri Kırmak
Bu bir lanet değil, biyolojik bir uyarı sistemidir. Ancak iyi haber şu: Genetik anahtarlar çift yönlüdür. Travma onları kapatabiliyorsa; farkındalık, terapi ve güvenli bir yaşam onları tekrar açabilir.
Belki de bu hayattaki göreviniz, nesillerdir süren o korkuyu tanıyıp,zinciri kırarak çocuklarınıza temiz bir sayfa bırakmaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder