Limbik Sistemin Hayaletleri: Olfaktör Belleğin Nörobiyolojisi ve Zamanın Nöronal Kırılması


İnsan bilinci,zamanı doğrusal,akışkan ve geri döndürülemez bir çizgi olarak algılama eğilimindedir; Geçmiş geride kalmıştır, gelecek ise henüz yaşanmamıştır.
Bu deterministik zaman algısı, modern insanın inşa ettiği rasyonel dünyanın temel direklerinden biridir. Ancak bu sağlam görünen yapı, tek bir koku molekülünün burun epiteline değmesiyle saniyeler içinde çökebilir. Nöropsikolojide bu duruma, geçmişin anlamsal (semantik) olarak bilgi düzeyinde hatırlanması değil, olaysal (epizodik) olarak tüm duyusal ve duygusal detaylarıyla yeniden yaşanması denir.Bir fotoğrafı gördüğünüzde o anı "bilirsiniz", belki bazı detayları hatırlarsınız; fakat o anın kokusunu duyduğunuzda o anı sadece hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda o anın tüm duygusal yükünü ve atmosferini de "hissedersiniz".Bu fenomenolojik farkın sebebi, romantik bir nostalji değil, beynimizin "Kablolama" (Hardwiring) mimarisindeki eşsiz ve evrimsel olarak arkaik bir istisnadır.
​Diğer tüm duyusal veriler—görsel imgeler, ses dalgaları, dokunsal hisler, tat duyusu—beyne ulaştığında önce Talamus adı verilen nörolojik bir kavşaktan geçmek zorundadır. Talamus, beynin genel sekreteri, bir nevi trafik kontrol merkezidir; gelen veriyi filtreler, düzenler, bilişsel bir bağlama oturtur ve ardından işlenmesi için neokorteksin ilgili merkezlerine gönderir. Yani gördüğümüz veya duyduğumuz her şey, bilincimize ulaşmadan önce bir "sansür ve analiz" sürecinden geçer. Bu süreç milisaniyeler sürse de, deneyim ile duygu arasına bilişsel bir mesafe koyar, bu da anıları biraz olsun "soğutur" ve objektifleştirir.
​Ancak koku duyusu (Olfaktör sistem), bu hiyerarşik bürokrasiye başkaldıran, kendine özgü bir yol izleyen tek duyudur.
​Koku molekülleri, burnun üst kısmındaki "Olfaktör Epiteli" tarafından yakalandıktan sonra, sinir lifleri aracılığıyla doğrudan ve aracısız bir otobandan "Olfaktör Bulbus" (Koku Soğancığı) olarak bilinen ilk işlem merkezine taşınır. Olfaktör Bulbus, Talamus’taki o analitik süzgece uğramadan, sinaptik bağlantıları aracılığıyla doğrudan Limbik Sistem’e giriş yapar. Limbik sistem, beynin en eski katmanlarından biridir ve duygusal işlemcisi olan Amigdala ile hafızanın kütüphanecisi olan Hipokampus'un bulunduğu yerdir. Anatomik olarak Olfaktör Bulbus, Amigdala’ya o kadar yakındır ki, bazı nörobilimciler koku duyusunu limbik sistemin dışarıya uzanan bir parçası, adeta dış dünyaya açılan duygusal bir sensör olarak tanımlar. Bu doğrudan bağlantı, kokunun neden bir "düşünce" yaratmadan önce, hatta düşünceye fırsat vermeden önce, derin ve ilkel bir "duygu" yarattığını açıklar. Beynimiz henüz "Bu duman kokusu" gibi bilişsel bir analiz yapamadan, Amigdala çoktan "Tehlike!" veya "Huzur" gibi içgüdüsel ve duygusal bir sinyali ateşlemiş olur.
​Evrimsel biyoloji perspektifinden bakıldığında, bu mekanizma insan türünün hayatta kalma güdüsünün en arkaik ve vazgeçilmez mirasıdır. İnsan türü henüz dili, mantığı veya karmaşık sosyal yapıları geliştirmeden önce (Pre-frontal korteks evrimleşmeden çok önce), çevresindeki tehditleri ve fırsatları ayırt etmek için öncelikli olarak burnuna güvenmek zorundaydı. Zehirli bir meyveyi, yaklaşan bir yırtıcıyı, feromonlar aracılığıyla genetik olarak uygun bir eşi analiz edecek zaman yoktu; tepki anlık, güçlü ve visseral (içgüdüsel) olmalıydı. İşte bu yüzden koku hafızası, diğer bellek türlerinden daha kalıcı, daha dirençli ve silinmesi en zor olanıdır. Görsel hafıza zamanla flu hale gelebilir, detaylar bozulabilir; ancak olfaktör bellek, nöronal plastikleşme sayesinde yıllar sonra bile ilk günkü canlılığını koruyan bir "Sinaptik Mühür" gibidir, adeta bir zaman kapsülü.
​Bu nörobiyolojik süreç, "Proust Etkisi" dediğimiz deneyimin neden bu kadar sarsıcı, beklenmedik ve yoğun olduğunu da açıklar. Koku, Hipokampus’teki anı ağlarını (engramları) tetiklediğinde, sadece olayın bilgisini çağırmaz; o anın duygu durumunu kodlayan nörotransmitter kokteylini de serbest bırakır. Bir çocukluk evinin kokusunu aldığınızda hissettiğiniz o ani güven veya hüzün duygusu, o anki beyin kimyanızın birebir simülasyonudur; o anki duygusal ve fizyolojik durumunuz büyük ölçüde yeniden canlanır.
​Daha da derine inersek, koku duyusunun lateralizasyonu (beynin sağ ve sol yarım küreleri arasındaki iş bölümü) da bu deneyimin niteliğini belirler. Genel olarak sağ hemisfer, duygusal işlemleme, bütüncül algı ve yaratıcılık gibi alanlarda daha baskınken; sol hemisfer mantık, dil ve analitik düşünce ile ilişkilidir. Araştırmalar, sağ hemisferin koku işlemlemede daha etkin rol oynadığını göstermektedir. Bu da kokuyla gelen anıların neden kelimelerle ifade edilmesinin zor olduğunu, neden "adını koyamadığımız" ama iliklerimize kadar hissettiğimiz o tekinsiz, geçmişle örülü duygu durumlarını yarattığını açıklar. Dil sol beynin işidir, koku ise sağ beynin sessiz ve derin sularında yüzer; bu yüzden kokunun yarattığı anıları söze dökmek her zaman eksik kalır.


​Sonuç olarak, burnumuzun ucunda taşıdığımız bu sistem, sadece kimyasal molekülleri algılayan basit bir dedektör değil, beynin en eski katmanlarına (Paleokorteks) açılan ayrıcalıklı ve güçlü bir tüneldir. Modern insan, neokorteksinin yarattığı mantık kulelerinde yaşadığını sansa da, bir anlık koku ile o kuleler yıkılır ve kendimizi milyonlarca yıllık o ilkel, duygusal, ham ve unutulmaz gerçekliğin ortasında buluruz.Zamanı büken şey sihir değil, nöronların arasındaki bu eşsiz kısa devredir; görünmez bir koku, bizi görünmez kütüphanemizin derinliklerine çeker ve geçmişi yeniden canlandırır.Bu,beynimizin bize sunduğu en büyüleyici & en otantik zaman yolculuğudur.







​Kaynakça ve İleri Okuma 👇🏻

  1. Axel, R. (2005). "Scents and Sensibility: A Molecular Logic of Olfactory Perception." Nobel Lecture.
  2. Buck, L., & Axel, R. (1991). "A novel multigene family encodes odorant receptors: a molecular basis for olfactory recognition." Cell, 65(1), 175-187.
  3. Haberly, K. M. (1990). "Olfactory cortex: basic concepts." Current Opinion in Neurobiology, 1(4), 546-553.
  4. Kjelvik, G., Mygland, Å., & Høgli, J. V. (2014). "Olfactory memory: a review of current research." Scandinavian Journal of Psychology, 55(2), 101-115.
  5. Proust, M. (1913-1927). À la recherche du temps perdu (Kayıp Zamanın İzinde).
  6. Ravel, N., & Wilson, D. A. (2013). "Olfactory memory and plasticity in the piriform cortex." Progress in Neurobiology, 107, 1-17.
  7. Squire, L. R., & Kandel, E. R. (2000). Memory: From Mind to Molecules. Scientific American Library.
  8. Willander, M., & Larsson, M. (2007). "The importance of odor-evoked autobiographical memories: a review." Acta Psychologica, 124(3), 329-354.
  9. Wilson, D. A., & Stevenson, R. J. (2006). Learning to Smell: Olfactory Perception and Memory in the Human Brain. Johns Hopkins University Press.

Yorumlar